AYRILIĞIN BEŞ KATI HALİ

Ne çok durağı varmış bu ayrılık treninin. Her durakta acılı bir harami çetesi! Ama hiç de az değil yolcusu. Binen binene… Hoş bir itiraz yükseliyor vagonlardan: lütfen arkadan ittirmeyelim. Hani acı çekiyordun? Gözlerinin yarısı yas, diğer yarısında şenlik ateşleri yanıyor! Ayrılık treniymiş…
Trende tanışıp birbirlerine şarap ısmarlayanlar da var. Madem hüzünlüsün, öyleyse iç yönetmeliğe uygun davran. Ha diyorsan ki hem acı çeker hem de şarabımı yudumlarım, o zaman git ve nehre dök içini. Salya sümük dost kapısında ne işin var?
Sana en çok son durakta acıyorum. Hani o kabullenme durağı var ya… Şu sözü anımsadın mı: “Ben bir kez daha kendime yenildim. Ama kendimi yeniden kendi elime geçirdiğimde daha da zor yenilebilir bir durumdayım.” Hani sözüm ona eşek boynundaki ipi koparıp da özgürlüğüne kavuşur ya… Hah! Çok sürmez bu durum. Gün gelir, kendine yeni bir ip ile efendi bulmak için ahırdan çıkar!
Ayrılığın beş katı hali! İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme! Hangi duraktasın şimdi? Kabullenemiyorsan inkardasın. Henüz alışamamışsan öfkeli… Yalvarıyorsan pazarlık durağındasın demektir. Baktın işler ciddi ve çıkış yolu yok, kafanda delikler açma zamanı. En nihayetinde mutlu son. Hadi, çık artık ahırdan! Zaten bir ayağın hep dışarıdaydı!
Günay Aktürk