Anlık Bir Unutma Hastalığıdır Bu Aşk | Yazar Günay Aktürk

Anlık Bir Unutma Hastalığıdır Bu Aşk

Ya Zirve Ya Derin Karanlıklar

Anlık Bir Unutma Hastalığıdır Bu Aşk
Anlık Bir Unutma Hastalığıdır Bu Aşk

Yaşlılıktan desem değil. Gençliğin gücüne hoyratça saldıran bir bakteri bu aşk. Kutsal olduğu rivayet edilir. Kutsal olan böyle sakat mı bırakırmış aklı? Belki de tek marifeti budur, bilmiyorum.

Bazen rüyalarıma kadar sızabiliyor görüntüsü. Evet, onu davet eden benim. Bilincimin güvertesine dadanmış bir korsan ki anılarıma yuvalandığından da haberdarım. Kan ter içinde uyandığım nice geceler var ki sanırım bu yüzden bu evin en çok tavanına aşinayım!

Peki, aklımdan zorum mu var benim? İnsan, eline diken battığında dudaklarını hemen olay mahalline götürüp emer de, etini kanatan bir çalı dikenini neden daha derinlerde saklama gayretindedir? Yoksa “anlık bir unutma hastalığı” mıdır bu yara? Belki de bizler bu gezegenin mazoşist yaratıklarıyızdır. Acı ile zevkin ruhu ateşli bir sonsuzlukta kasıp kavurduğu bilinmedik bir şey değildir ne de olsa…

Kurtulmaya çalıştıkça daha da diplere batacaksın. Ama bu gerçek korkutmasın gözünü. Baksana, insan ya uzaya merak salıyor ya da okyanus diplerine. Ya zirve ya da karanlık derinlikler… Bilmem anlatabildik mi! En kıymetli hazineleri en diplerde arıyoruz. Bu yüzden fazlaca abartmamak gerek. İnsan en fazla nerede kayboluyorsa en çok da onun rengine bürünüyor. Doğanın bir kanunudur bu. Gelecek yaşamı doğuracak olan şey, ona uyum sağlayabilme yeteneğidir.

Şimdi bu kısa denemeyi hoş bir şiirle kutsayalım.

Sen Kayıpken

Sen kayıpken unutuveriyorum işte,
nereye ve nasıl koyduğumu seni.
Hay aksi kadın!
Oysa belli hangi kefede ağır bastığın.
Sonra birden aklıma geliyor,
hatırlamaya başlıyorum yeniden
ve yazıyorum seni derin kesiklerle
hafızamın huysuz bir köşesine.

Bu akılsız terazi kör müdür?
Görmezden mi gelir bunca yaranmazlığı?
Bir kefede sen, ötekinde boşluk.
Öfkeleniyorum haksız rekabetine.
Diş biliyorum bir zaman,
sonra yine unutuyorum,
sonra yeniden başlıyor.

Günay Aktürk