Korona Günlükleri (Düşünen Madde)

Pandemi Kapatması

Korona günlükleri

Babam hararetle konuşuyor telefonda: “Sakın gelmeyin Ankara’ya. Burası bir sıçan deliği oldu artık.” Kapattıktan sonra tutturdu mu bir kasaba türküsü! İlle de ille gideceğim. “Orada virüs yok mu?” diyorum: “Olmaz mı!” diyor: “Kapı kapı geziyor imansızlar!” “Etme tutma, daha bir ay olmadı geleli. Zaten bütün bir yaz boyu oradasın. İçeride on yıl yetecek kitap erzağı var! Otur köşene oku.”

Pek de tekin olmayan gözlerle şöyle bir süzüp: “Zaten İnce Memed’in son serisini de almamışsın, hiç konuşma sen!” diyor. “Onu almadım ama İrazcanın Dirliği’ni aldım.” diyorum. Gözleri büyüyor

– Yılanların Öcü’nün devamı mı?
– He ya, bir de üçüncü serisi var: Kara Ahmet Destanı
– Vallaha mı, o nerede?
– Nerede olacak, Dost Kitabevinde!

Nasıl olduysa konu hemen değişti. “Bugün son kitabını okudum da evlat, boynuz kulağı geçmiş be!” dedi. Geçti de ne zorluklarla geçti. “Hayatında bir kez kitap aldın, o da bir çocuğun asla okumaması gereken Falaka Kaşağı And kitabıydı.” dedim. “Gel seninle sanal kitapçıları dolaşalım!

– Ben eski nesilli adamım oğlum, İnternete güvenim yok. Hele yaz gelsin, virüs kırılsın, gider alırız!
– Bekle babam kıyamet kopsun da sırat açılsın! Oldu olacak muktedir hazretleri de ölüm şerbetini yudumlasın, ondan sonra bari!”

“Hmm!” dedi. “Büyük düşünen adamı severim, anlaştık! Hele göster bakalım şu Irazca’nın Dirliği’ni!”

Bizim kitap yine öteki düşlerle beraber bahara kaldı. Hele yaz gelsin, virüs kırılsın ki biz de haritamızı çıkartıp yola koyulalım 🙂

 

Günay Aktürk

Bir cevap yazın