Kendini Yont Ki Yakacak Kabuğun Olsun | Yazar Günay Aktürk

Kendini Yont Ki Yakacak Kabuğun Olsun

Kendini Yont Ki Yakacak Kabuğun Olsun

kendini yont özgürlüğünü yarat

Omurgasız kalmaktan iyidir dostum, kendini yont bu yüzden. Ama bir güzel yansaydı keşke kanatlar. Belli ki yakan taraftasın yine. Ne demiştin? “Dokunduğum ne varsa kül, ateş benmişim demek ki!” Nietzsche felsefesi gibisi var mı! Sevgili filozofumuz aklını rehin vermiş bilgeliğe… Şimdi birkaç kelam da biz edelim. Ukalalık değildir bu. Ne demişti Ahmed Arif Nazım için: “Bir Nazım gibi yazmak var, bir de Nazım’dan sonra yazmak.” Bizler de Nietzsce’den sonra yazanlarız.

Kendini yont ki yakacak kabuğun olsun! Evre evredir insan. İlkin ateşle savaşır, sonra geçip oturur yanı başına. Yanmıştır çünkü. Hakla hak olmaya benzer bu durum. Görmek için kör olmak gerekir bazen. Gözleriyle gören çabuk aldanır. Gerçek denilen şeyin üstüne perde çekilmiştir çünkü. Bize deneyim ve bilgi lazım. Cevizi dişlemekle ceviz yedim diyemez insan. Zifiri karanlıklardayız. İnancın göze, gözün ilhama ihtiyacı var. Yatırın üstüne toprak atmışlar. Ama yatırın altındaki de toprak değil midir? Sonradan olan sorgulanmalıdır diyorum. Çünkü o, cevizin kabuğudur!

Senin sözlerinle sesleneyim ustam, öğretenim. Ağız olayım bilgeliğine: “Kendi ateşinle yakmaya hazır olmalısın kendini; önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki! Sevginle git yalnızlığına kardeşim, yaratmanla git, doğruluk ancak daha sonra topallar ardın sıra senin. Benim gözyaşlarımla git yalnızlığına kardeşim. Kendinden öte yaratmak isteyeni severim ben ve böylece yok olanı.

Ateş nedir bilmeyen bir kanattan evladır titrek kanatlar… Kızgın alevlerde yanmamış olan, kendini güneşin efendisi zanneder. Sonra da kuşatır bütün bir gökyüzünü. Sefil kanatlarını kartal kanatlarıyla karıştırır. Giderek akbaba siluetine dönüşür sureti. İnsanda başa beladır bu. İnsanda, akbaba doğasından farkı yoktur bunun. Gagasının ucu kanlıdır. Bu yüzden kendini yont ki…

Ucundaki telekler yansaydı bari. Yani (acı) diyorum aslında. İnsana dinginlik getiren odur. Nietzsche’ye kulak verelim yine. Ağaca benzetir insanı. Büyümesi için fırtınalı bir hayata ihtiyaç duyduğunu söyler. Deneyim kazana kazana yeni acılarla başa çıkabilmenin yollarını keşfeder. Artık akbaba falan da değildir. Zulüm görmüş olanlar, acı çekenlerin ruhlarını yakından tanırlar.

Acıya bağımlı olun demiyorum. Acı insanı ancak bir yere kadar götürür. Bir eşikten başka bir eşiğe. Yüreğinizin yufkalaşmasını istiyorsanız doğayı anlamaya çalışın yeter. Bilgi, insanı acı kadar geliştirir ve hatta çok daha ötelere götürür. Sevmek, bir karıncayı bile kardeş bellemektir. Aslında tek ihtiyacımız olan şey vicdandır. İnsanlığın en büyük dini! O olmadan ne acı ne de bilgi hiçbir yarar sağlamaz insana. Bütün kapılardan geç, istersen bilmem ne alimi olarak anıl ama içinde zerre vicdan yoksa koca bir hiçsin demektir.

Kendini yont ya da kabuğuna bir kabuk daha ekle. Çıkar gözeten zaten geniş gövdesine ensesi kalın alıcılar bulmakta zorlanmaz. Göğü delen bir çınar olarak yaşamaktansa baş eğip kesilmek ise niyetin, ona da dur diyemem. Bazen azınlık olmak iyidir diyorum. Az olalım, öz olalım. Ki seçilsin uzaktan bakınca…

 

Günay Aktürk