Deizm Makaleleri serisi | Yazar Günay Aktürk

Deizm Makaleleri serisi

Din, Toplum ve Doğa

deizm makalesi

“Açıkça söylemek isterim ki insanların dinsizleşmesi onların suçu değil, hurafeyi din yapan ve ahkâm haline getiren yoğun çabalarıdır.”

Yaşar Nuri Öztürk

Bugün Victor Hugo’nun şu sözüne denk geldim: “Din, toplum ve doğa, insanoğlunun üç büyük mücadelesidir.Deizm makaleleri başlığı altında bu sözü ana ilke olarak kabul edelim. Din ile toplumu aynı kategoriye koymalıyız. Çünkü bunlar birbirlerini besleyen ve şekillendiren olgular. Din, gerçeğin doğasına hizmet edebildiği kadar huzurlu bir toplum yaratacaktır. Bu olmadığı zaman toplumun yeni yol arayışlarına kayması kaçınılmaz.

Doğayla mücadele ediyoruz çünkü hayatta kalmamızın başka çaresi yok. Fakat bu mücadele, onu alt etme şeklinde algılanmamalı. Zaten bunu istesek de başaramayız. Hastalıklarla ve doğal felaketlerle başa çıkmanın yolları mutlaka aranmalı. Fakat bunun yolu bilimsel yöntemlerdir. Bunun için de bilimin önü açılmalı, halk tarafından da ayrıca desteklenmeli. Ama geldiğimiz noktada görüyoruz ki insanlığın baş düşmanı ne doğa ne de doğal felaketler. Esaslı düşman toplumun bizzat kendisi.

deizm-ve-toplumsal-baskı

Her şeye sahip olabiliriz ya da hiçbir şeyimiz yoktur. Bu bizleri bir şekilde ayakta tutar ama ruh sağlığının bozulması daha büyük bir tehlike. Kendini güvende hissedemeyen kafası karışık bir toplum nasıl huzurlu olabilir? Hem toplumsal baskı, hem de dayatılan tuhaf inançlar bir araya gelince kendine yeni kaçış yolları arıyor insan. Üstelik bu ruhsal baskılar sadece toplumdan, dini yapılardan ya da devlet kurumlarından gelmiyor. İnsanın ilahi düzlemdeki anlam arayışında ortaya çıkan huzursuzluklar da bunun başlıca sebeplerinden biri. Deizm nedir sorusuna cevap ararken önce bunları görmeliyiz. O kaçış kapısına Deizm demek yanlış bir tahlil olmayacaktır.

Deizm Yayılıyor

Allah her şeyi bildiği halde bizi neden yarattı?” sorusu insanı deizme götüren sorulardan biridir. Yani kısmen ve belki de topyekun, göreceğiz. Deizm makaleleri serisini yazarken buna ayrıca değineceğiz. Bütün bunlar ön sözümüz olsun. İnternette Deizm başlığı altında yapılan yorumları inceledim. Mesela “Deizm Küfürdür” “Deizm Tuzağı” ve “İki büyük tehlike: Deizm ve ateizm dalgası” gibi ilginç başlıklar gördüm. Yeni bir dalga değil aslında. Bunu evrim kuramına yapıyorlardı ve hâlâ da sürüyor. Sıra bunda demek ki.

Egemen güçlerin çatlak seslere tahammülü yok. Kendi tabanlarına aba altından sopa gösteriyorlar. Her sesi susturma çabasındalar. Buna dense dense dini algının radikalleşmesi denir. Devlet aygıtının her inanca eşit mesafede durması gerekirken her şeyi kendi sistemine göre yorumluyor. Bırak yahu, kim nereden giderse gitsin. Ama olmaz değil mi?

Neden olmadığını söyleyeyim. Deizmin dalga dalga büyümesi de aslında radikal yobazlığın bir sonucu. Din kisvesi altında yapılan kötülükler insanları kendi dinlerini sorgulamaya götürüyor. Bunu ateistler yapmadı. Bu, dine hakim olmayan sokak ağızlarının bir takım mevki ve makamlara oturmasıyla gerçekleşti. Örnek mi lazım? Peki.

2016 yılında Diyanet’in fetva sitesinde şöyle bir soru soruluyor: “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” Sorudaki alçaklığa bakın hele! Haram olup olmadığını değil de karısıyla olan nikahının akıbetini soruyor! Cevap içler acısı: “Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz.

diyanetten fetva babanın oz-kizina-sehvet-duymasi-haram-degil

Böyle şeylerle karşılaşan bir toplum dinini sorgulamaz mı? Koskoca diyanet bu açıklamayı yaparken kafasından uydurmuyor ki. Onun da elinde İslami kaynakları var. Mesela az önceki haberin devamında: “Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur.” diye sürdürüyor açıklamasını.

Bütün bu fetvalar karşısında afallayan birey, bu sorunun din tarafından mı, hadisler tarafından mı yoksa tanrı tarafından mı kaynaklandığını bilmek istiyor. Eğer dinde ve hadislerde bir sorun olduğuna karar verirse, deizmin kapıları sonuna kadar açılmış oluyor. Toplum tarafından yaratılan inancı reddedip sadece tanrı fikrini sahipleniyor.

Peki, size soruyorum, hangisi iyidir? Egemen güçlerin kendi menfaatleri için uydurma bir din yarattıklarına inanıp deist olmak mı, yoksa akılcılığı dinlerde değil de bilimsel analizlerde aramak mı?

Deizm makaleleri serisinde görüşürüz.

Günay Aktürk