Devlet Nedir | Yazar Günay Aktürk

Devlet Nedir

Modern Devletin İlkel Unsurları

Devlet Nedir

“Devlet, toplumun içinden doğan ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabancılaşan bir güçtür.”

Friedrich Engels

 

Aslında devleti de, toplumu da en iyi anlatan ideoloji milliyetçilik değil sosyalizmdir. İçinden doğduğu şeyin tamamını görmeye muvaffak olamadığından mıdır nedir, besleyici bir tutum sergiler onu tanımlarken milliyetçilik. Kör gözüne denk gelir kusurlu yanları. Şimdi sokakta sorsanız devlet nedir diye, ya anamız derler ya da babamız. Anamız mıdır yoksa babamız mı, karar verin? Bu haliyle çift cinsiyetli bir tecavüz makinesi çıkıyor ortaya. Cinsiyetinin ardındaki marifetini görmeden kutsal kılıflara sokulması da bundan olmalı.

Diyoruz ki bu devlet bizim devletimiz. Madem bu devlet bizim o halde neden hâlâ yarı açız? Yok, bizi yönetenlerin ise neden satıp soğana çeviriyorlar? O konuda şu makale bayağı iş görür diye düşünüyorum.

Kimin bu devlet? En çok kim hak ediyor onu? Hak etmekle sahip olmak aynı anlama gelmiyor maalesef. Ama ona sahip olabilmek için önce hak etmek gerekiyor diyebiliriz. Ne var ki hak edecek kıvama geldiğinde de fazla yaşamıyorsun. O zaman bu devlet fazla yaşamayanların devleti.

Toprak dedim de aklıma geldi. Üstadım Gabriel García Márquez demişti ki Yüzyıllık Yalnızlık romanında: “İnsanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir.”

Dipnot olsun. O bölümü hatırlıyorum. Bu sözün manası çok derin ve asla o düşünülen anlama gelmiyor. Oradan gitmeyi istiyordu adam. Orayı henüz yeni bir yerleşim yeri haline getirmişlerdi ve ahaliden kimse ölmemişti. Oturup yazsanız sayfalar dolusu yan anlamlar çıkar.

Devlet Gemisi Ve Maneviyat

Aslında kimsenin umurunda değil devlet. Sadece birazcık var olmaya çalışıyorlar o kadar. Bireylerinin hayatta kalmaya çalıştığı bir devlette ideolojiyi kim umursar ki?

Devlet nedir sorusunu tastamam umursadıkları olmuyor değil. İşin aslı korkunun olduğu yerde her zaman kaybedilecek bir şeyler vardır ve o maneviyatla ilgilidir. Topluluklardan bir ya da bir kaçının her zaman kaygılı olması tesadüf müdür sizce? Bir şeylerin ellerinden kayıp gideceğini seziyorlar. Bu ülkede de böyle olagelmiştir. Cumhuriyet elden gidiyor ya da din elden gidiyor tonunda bir öfke.

Biri gittiğinde acaba öteki ayakta kalır mı hiç? Toplum kendine yeni maneviyatlar da yaratabilir ama bunun için yaratıcı bir zihin gerek. Soluk ışıklar kadar parlak ışıklar da gözünü kör eder insanın. Çıkmaz bir yola girmek ya da çamura saplanmakla aynı anlama gelir bu.

Öyleyse hep maneviyatını elinden almakla korkutacaklar seni. Demek ki kendini güvende hissedemeyen halkların içinde çıkıyor bu çatışmalar.

Varın siz düşünün devlet nedir sorunsalını. Ama bilin ki kuşu denize sokmaya, köpek balıklarını da uçmaya zorluyorlar. Her çağda böyle bu iş. Peki, kimsin sen? Uçuşa yasak bölgede savruk bir hedef tahtası mı?

 

Günay Aktürk