Onun Kalbinde Delik Var | Yazar Günay Aktürk

Onun Kalbinde Delik Var

Kısa Ama Derin | Aşırı Ve Anlamlı

Kısa yazılar
Evet, birazcık boydan kısa olabilirler.
Olsun, manası uzun ama!
Derin ve iç gıdıklayıcı…
Biz buna kısaca etkileyici mavallar da diyebiliriz.

Bu sayfada yer alan kısa yazılar

1- Onun Kalbinde Delik var
2- Akıl İle Aşkın Çatışması
3- Bataklığıma Gel
4- Baykuşun Gözleri
5- Bir tutkudur yalnızlık rüzgar fısıltısında.

Onun Kalbinde Delik Var

Onun kalbinde delik var

Onun kalbinde kocaman bir delik var. Altına gümüşten bir tas koyup içtim içine dolan o soğuk, o renksiz ve kokusuz duygusuzluğu.

Belli ki hırpalanmış. Ne varsa içinde güzele ve umuda dair, boşaltılmış içi. Ama zihin tedavi edecek kendini zamanla. Kalbindeki o neşter yarığı kapanacak ve tekrardan açacak kanatlarını sevilmek için.

Yaşanan şey kendini tekrarladıkça daha da umursamaz olacak umuda karşı. Nasırlaşan kabini kesmek için daha da keskin neşterlere ihtiyaç duyulacak.

İlk yaranın muhatabı her ilişkide daha da derinden hissedilecek ve yeni deneyimlerde kıyas olarak kabul edilecek.

Bütün bunlar en başından beri böyle olmak zorunda değildi, eğer ki vakti zamanında güzelce sevilmiş olsaydı. Ama bazen en başından beri gerektiği gibi sevilmiş olmak da, kalbin zamanla vebalı bir kemirgene dönüşmesine engel değil.

İnsan neyse odur. Kişinin kendi zihnini yararak içinden yeni birisini çıkartabilmesi bazen bütün bir ömre dahi sığmayabiliyor.

Akıl İle Aşkın Çatışması

Aşk İle Aklın Çatışması

Akıl der ki: “Bana bırak bu işi, kenara çekil sen. Geçmişte çektiğin acılardan haberdarım. Bunu sana duygular yaptı. Yürek köşkünde oturuyor o namussuz. Beni o kapıdan az kovmamıştın! Ama yine de affettim seni!

Çekil, henüz yeterince güçlü değil. Bırak başlamadan bitireyim işini. Akıl tarafından idare edilmeyen bir beden daha çok acılar çeker. Çekil diyorum sana. Duyguların peşine takılıp bir yabancıyla sevişeceğine gel ve benimle seviş. Ben tek gerçeğim.

Onun tüm marifeti hayaller kurdurtup kudurttukça kudurtmak seni! Ne çabuk unuttun ihaneti ve de yüz çevirmeleri Tatlı bir surete ilk günden kanacak kadar aptal yetiştirmedim seni. Sana önümden çekil diyorum!“

Bu tartışmaları yürek köşkünden huzursuzlukla izleyen “duygu” da der ki cevaben: “Çevir önünü çevir, sakın bırakayım deme ukala aklı! Her geçen gün daha da kararan nefreti yıkmaya kararlı gönül köşkümü. İnsanlıktan çıkmış. Kimseye güveni yok.

Sevmek denilen erdemi yanlış öğretmişler ona. Yarattığım tutkuları yaşamak yerine işi gücü hesap kitap tutmak hepten istila edip köleleştirme peşinde başını okşayanları. Akıl tarafından mı idare edilmek istiyorsun? İçinde yaşadığı toplum kadar kirlenmiş aklın mayası bozuktur.

 

Günay Aktürk

Evet, ihanete uğradın. Yüz çevirenler de oldu senden. Seni acıyla büyüttüğüm doğru. Ama yaralarını yine sevgiyle saracağım. Acıda hiç bir mana göremeyen akıl zevkten başka neyin peşine düşer Akılla kardeş gibi yaşayamayacaksak eğer, batır aklın bağrına huzursuzluğun kara oklarını. Çevir önünü seni beceriksiz! Kirletmesin bahçemin güllerini çamurlu botlarıyla!”

 

Günay Aktürk

Bataklığıma Gel

Bataklığıma Gel!

Beklenilen kişi gelmesin. Onun kendi bataklığında mutlu olduğu yadsınamaz. Bir yabancı gelsin bunun yerine. Gelsin ve yarının bekleneni olsun. Herkes herkese aşık olamaz. Elektirik meselesi var. Şu sıralar bayağı zamlı. İçini titretmiyorsa aradığın o değildir. Bunu aklına çivile.

 

Sen körsün. İlk önce bedenine baktığın için körsün. Şehveti gören “göz” değildir. Şehveti cinsel arzular görür. Ve de o en puslu silüetleri bile akıl almaz şekillere sokabilecek bir yeteneğe sahiptir. Öyle bir sokar ki bir daha çıkartamazsın oradan.

İlkin gözlerine bak. İki göz arasında görünmez bir sicim vardır. İletkendir o. Elektrik geldi mi? Hâlâ yok mu? Şalter atmıştır. Depoya in bak bakalım ana şalter kalkık mı. Bedenine fazla bakma ki yanlış şalteri kaldırmış olmayasın.

Şunu diyorum, bakışlarından etkilenmediğin hiçbir yabancıyla bataklıkta cilveleşmeye kalkışma. Onunla dibe dalamazsın. Daldığını mı ima ediyorsun? Yanlışın var. Şehvetin bataklığıdır o. Bu akşam içime “Vüs’at O. Bener” kaçmış olmalı. Çok fena elektrik aldım herhal.

 

Günay Aktürk

Baykuşun Gözleri

Baykuşun Gözleri

Sevgili kadınımızın doğum günü hediyesi. Başbaşa neler konuşuyoruz neler. Ne devletler yıkıp ne anarşik yazılar yazıyoruz. Salıyorum onu Atlas okyanusunun beri tarafından havaya, Hızır aleyhisselam’ın batırdığı gemileri bile görebiliyorum.

Baykuşun gözleri benim gözlerim. Acısı benim acım. Varlığı tarafından ehlileşen kara kanatlı bir yırtıcıyım ben. Kanat çırpışında yıkadım kanlı gagamı. Şimdi her şey için iki kez düşünüyorum.

Pençelerini omuzlarıma saplıyor bazen. Kendi yükümü onda hayalliyorum. Bazen de bizzat sevgilim oluveriyor. “Özledim” diyorum, “ne zaman geleceksin?”

“Gelmem için önce gitmem gerek” diyor. “Ben sendeyim, kokun burnumun direğinde… Gözlerim yaba gibi ellerini süzüyor geceleri çalışma masandan. Saçlarımı okşayan parmakların mapushane duvarları gibi son zamanlarda. Dokunduğun anda alev alıyorum. Seni çok özledim…”

 

Günay Aktürk

Bir tutkudur yalnızlık rüzgar fısıltısında.

Bir tutkudur yalnızlık rüzgar fısıltısında. Acı çekmeden dalıp gitmenin ender yollarından biridir. Ama için bir tuhaf olur bir yaprağın sallandığını görünce. Ah evet, kalp sadece kan pompalamaya yarar ama bazen etrafının karıncalandığı da olur.

Severim insanlardan arınmış yalnızlığı. Gün olur, bir çekirge sesini en güzel insan melodisine bile değişmem. Ama insansız da yapamam. Ama yaklaşamam da. Acıtacağını bilirim çünkü. Bilirim tutkuları olduğunu. Sürekli mızmızlanıp bir şeyler ister senden.

Bazen el uzatır. Bazen de kırıverir uzattığın eli. İnsanın insana yenilmediği an yok gibidir. Bu yüzden ihtiyaç duymuştur dosta.

Bir keçiyle dost olmak isterdim. İnadı doğaldır onun. Seninle gönül bağı da yoktur. Bir gün çekip gitse belki canın da yanar ama yine de bir başka güzeldir gidişi. Bir köpeğin evcil insanı olmak isterdim mesela. Bakışlarındaki saflığı arıyor insan. Bir Golden köpeğinin Sapiens maymunu! Ah ne güzel bir dostluktur bu.

Kelimeler olmayınca yanlış da anlaşılmıyorsun. Düşünce olmayınca bir de… Sırf düşünebiliyorum diye bir köpeğin karşısında başımı yere yıkmışımdır. Ah hayır, ondan daha üstün olmamın aramızdaki eşitliği bozduğu için değil. Düşüncenin beni eninde sonunda kirleteceğinden… Bu yüzden bilgeleri tanrılardan daha çok severim. Bütün hayvanlar arasında en fazla kirlenen hayvan benim, ah ne acı… Çünkü ben bir insanım ve bilinçli hesaplarım var.

Sevgilimle konuşmam gerek. O anlar dilimden. Ah benim küçük yazarım… Merhaba de seninle aynı oranda kirlenmiş sevgiline…

 

Günay Aktürk