Saçlarımın Hasreti Uzadı Yine
Ruhumun kırıklarını aldırmalı, saçlarımın hasreti uzadı yine. Yeniden ayrılığa mı boyamalı…
Yıllardır mırıldanır dururum bu dizeleri. Çok naif gelir. Kendi halinde saçlarını tarayan küçük ve yalnız bir kız çocuğunun saflığını hissederim. Belki büyük bir kadındır da hiç büyümemiştir.
Çay ve kahve sohbetlerinde karşılaşırım onunla. Üstünü başını yırtmaz, parçalamaz kendini. Belki de içten parçalanmak gibi bir özelliği vardır. Ama çabuk iyileşir, çabuk kalkar ayağa. Bazen de yıllarca hasta dolaşır. Belli etmez yine de, dışarıdan bakınca iyi gibi görünür. Hatta sevgiyle okşayabilir yanaklarını.
Fakat bazı kadınların saçları ne yapsalar boya tutmaz. Bu civardan değillerdir. Umutları gidicidir. Üç vakte kadar sıcaklığını hissettin hissettin, gerisi ayazdır. Ne yapsalar ısınamazlar. Çekilmiştir kanları.
Nilgün Marmara’yı anımsarım. Yeterince sevilmemiş olmaları değildir aslında mesele. Bazı kadınlar melankoliktir, bazıları yalnızlığa, bazıları da ölüme sevdalıdır. Ruhun bir tuhaf halleri işte. Sadık Hidayet usta nasıl, öyle…
Günay Aktürk