Arkadaşsız ve Tiktok’suz Olmak! | Yazar Günay Aktürk

Potansiyel Yetmezliği!

Arkadaşsız olmak - Günay Aktürk

Aklıma geldi yazayım dedim. Bugün ablamın bir sözüne denk geldim. Telefondaydı. “Hiç arkadaşı yok!” diyordu. En yakın dostuma söylüyor bunu! Bana dair. Kardeşlerin birbirlerine yabancı olmaları bilinmedik bir şey değil. O anda bir Holmes sahnesi geldi gözümün önüne. “Ayrıca benim çok arkadaşım vardır. Arkadaşı olmayan sensin, arkadaşsız Sherlock!” diyordu 🙂

Kendimi şöyle bir tartım. Aslında geçmişten beri çok arkadaşım olmuştu. Bugün bile öyle. Ama kaçıyla sinemaya gitmek istedim? Kaç randevuya gönül soğukluğu çökmüş ve kaçını iptal etmiştim? Neden oldu ki bu? Okunacak kitaplar, yazılacak yazılar ve düşünecek fikirler mi birikmişti? Yoksa çocukluğumdan beri kendime geç kaldığımı ya da yetişemeyeceğimi mi düşünmüştüm? Bu yüzden mi kendimi asla yalnız bırakmadım?

Tartım biçtim. Aslında ortada bir potansiyel vardı ve dışarıda bu potansiyeli karşılayacak çok az arkadaş vardı. Seçtiğim yol felsefenin, bilimin ve sanatın yoluydu. Bu seçmeli bir dersti ve bizim sınıf oldukça sessizdi! Çok açık ki ne onlar tüm bunlarla ilgilenmiş ne de ben onların aptalca kahkahalarıyla alakadar olmuştum. Bu seni yalnızlığa iter miydi? Belli kalabalıklar içindeki yalnızlığa…

Kim Kimden Ne Kadar parça koparmış?

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe” adlı kitabında Soren Kierkegaard şöyle söylüyor: “Mutsuzluk, sevenlerin birbirine kavuşamamasında değil, birbirini anlayamamasında yatar.” Bu da ona denk. İnsanlar anlamak istemedikleri şeylerle ilgilenmezler. İlgilenmedikleri şeyleri anlamayı hiç istemezler.

Aslında çok yakın dostluklar için aynı frekansta olup değer vermek de bir yere kadar. Başta eksikliği hissedilmeli. Güzel bir havadis varsa paylaşılmalı. Bir hafta konuşmayınca “Yine kaç gündür hangi cehennemde, dur hele şunu bir arayayım!” diyebilmelisin.

Ama bunun için şahsen belli bir dozda duygusal derinliğe ihtiyaç duyarım. Bir haftadan sonra telefonun ucunda kollarını açarak koşan o cismin sıcaklığını betimleyebilmeliyim. Aradaki perdenin kalın ya da inceliğiyle alakalı. Kim kimden ne kadar parça koparmış! Kim razı, kimin eyvahları var…

Vay TikTok'suz Günay Vay!

I am text block. Click edit button to change this text. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.

vay tiktok suz günay vay

Bana TikTok adresimi soruyorlar. Sorarken elleri telefonda. Arayıp bulacak ve anında ekleyecekler. Hesabım yok deyince şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla kalkıyor kafalar. “Niye ki?” Samanyolu Galaksisinin bir ucundan bir ucuna gitmek yüz bin yıl sürüyor, dediğimde bu kadar ilgilerini çekmemişti.

Bu platform kuşkusuz muazzam bir kitleye sahip. Üretimini yaymak için yüksek potansiyelli bir yer. Orada yer almamak biraz ahmaklık olarak görülebilir. Bu benim de dikkatimi çekti. Yazdığım şeylerin dozajı ortada. Peki, şu dizelerimi orada kime nasıl yedirebilirim: “Kan uykularıma davettir asılsız ölüm korkuları! Her gece bir zindanda kurulur yağlı urganım!

Yediremezsin. Öyleyse kaliteyi düşürmeden oraya özel nasıl bir üretim yapabilirsin? Ben de bir formül buldum. Nasıl mı? Az Erotik Çok Müstehcen Şiirler planını devreye sokarak. “Ver Mehteri” şiiri bunlara bir örnek. Anladıkları dilden:

Gel gelelim şu bizim
Çükümüz de çük vallah
Şükür olsun derdimiz
Çükten başka yok vallah

İsteyene ver bunu
Melül melül bakıtma
Köy çeşmesi değil bu
Dakka başı akıtma

Ver mehteri mehterci
Yolumuz uzun bizim
Böyle bozuk nefisle
Sonumuz hazin bizim

Şaka bir yana bu şiiri yazmamdaki amaç Tiktok değildi. Bir tane bile olsa müstehcen şiirim olsun diye.

Lafın özü şu ki Tiktok’ta yokum zira orada ilgimi çeken bir şey yok. Birkaç günde viral olup milyonlara ulaşan videolara bir bakın. İzledikçe algılarım acı çekiyor. Peki, nereden doğuyor dersiniz bu acı? Sürekli düşünen ve üreten bir zihnin, zihin tembelliğine karşı verdiği mücadeleden. Üstelik okurken uykusu gelen büyük bir kitleden söz ediyoruz. Böyle bir toplumda kahve içebileceğin kaç kişi vardır? Kaç arkadaş ve sevgili adayı…

 

Günay Aktürk

Bir yanıt yazın