Hiç Konuşmadığın Birinden Hoşlanmak Furyası | Yazar Günay Aktürk

Hiç Konuşmadığın Birinden Hoşlanmak Furyası

Çıyanın Başı: Dikimevi Durağı

Otobüste boş koltuk buldu muydu hiç affetmez, geçip oturur. Sonra ayırmaz gözlerini pencereden. Nereye bakar, baktığı yerde ne görür bilmem. Hiç tebessüm ettiğine, suratının farklı bir şekle büründüğüne rastgelmedim. Donuk bir manken suratı gibi farklı bir yüz ifadesini görme şerefine nail olamadım. Şayet onu bir gün gülerken görürsem, o kadının bu kadın olduğunu anlamayacağıma bahse girerim!

İnsanlar ne dertlerle boğuşuyor! Bizimkinin derdi belki boyundan büyüktür. Belki huyu böyledir, kimseyle yüz göz olmak istemez. İndiğimiz ve bindiğimiz duraklar aynıdır. Dikimevi Durağında binip Hacı Bektaş durağında ineriz. Ben dosdoğru eve yollanırım da, o nereye kayar, nerede çalışır bir muamma. Sıradan bir muamma, hayat memat meselesi değil.

Hiç konuşmadığın birinden hoşlanmak mümkün mü? Şimdilik sadece her hali tanıdık gelir o kadar. Soğuk bakışlarında tuhaf bir çekicilik vardır. Belki de budur bu çekimin nedeni; soruların cevaplanamayışı. Bir cevaba ihtiyaç duyulması. Ama sıradan bir yabancı değil mi? O da diğerleri kadar benzer bir hikayeye sahip. Nedense merak ediyorum bu gizemin sebebini. Yoksa o kalabalıkta neden gözüme ilişen ilk kişi o olsun?

hiç konuşmadığın birinden hoşlanmak - makale oku

Dün sabah yine karşılaştık. İki gün önce de son anda yetişmişti otobüse. İnsan soluklanmak için bile olsa mimiklerini oynatır, ıslatır dudaklarını, derin bir nefes alır. Hiç olmazsa öksürür ulan! Yani insandan beklenen budur, alışık olduğu şeyleri yapar. Ama hayır! Yeminli müşavir bizimkisi! “Farklı duygu tebalarından farklı bir ifade asla konmayacak bu surata!” Konarsa çekiciliği azalır, akar yüzünün boyası.

Hiç Tanımadığın Birinden Hoşlanmak Furyası

Dün sabah diyordum. Otobüs geldiğinde yine en son binenlerden olmak için sıranın bitmesini bekledim. İnsanlar pek aceleci davranıyor. Flört sinyalleri verir gibi aban babam aban. Durup dikileyim, beklerken sağa sola bakayım yok. Oyalanmaktan zevk alamadıkları için de pek çabuk sıkılıyorlar. Bizim “manken suratlı” soğuk kadıncağız da önümde. Manken derken, güzelliğinden ziyade soğukluğuna vurgu yaptığımı hatırlatmak isterim. Yine dünyalar güzeli bir kadın ama şimdi onun altını çizmenin hiç sırası değil.

Derken otobüs kartını basınca “yetersiz bakiye” uyarısını aldı. Sanki bir daha deneyince farklı bir sonuç alacakmış gibi kartı bir daha okuttu! Aptal insanlarla pek anlaşamadığımı hatırladım! Allah var (!) zekasından şöyle bir kıllanmadım değil! Belki kafası yine sarsıntılıydı, olsun.

birinden hoşlanıyorum ama tanışmıyoruz

Bu durumda benim ne yaptığımı az çok tahmin edersiniz. Başka bir hayırsever ortaya çıkmadan hemen olaya müdahale ederek:

Durun ben basarım! Rica ederim hanımefendi ne demek. Tamaam şimdi oldu. Aman efendim ne parası, herkesin başına gelebilir. Rica ediyorum sokun onu cebinize. Bir biletin lafı olur mu!

 

Elbette hayır. Kartın içinde kala kala beş lira kalmış. Dilenciye bile hayrı olmaz o kartın. Geceden yükleyecektim ama her zamanki tembelliğin kurbanı oldum. Ama bu defaki zaiyat, İbrahim’in kurbanından da büyük! Aktarma için gerekli olan iki buçuk lirayı basarak yürüdüm.

Yürüdüm ama nasıl utandım anlatamam! Başka bir yabancı olsa üstüne bir de öfkelenir, bir kere de şu kartı zamanında yükleyin yahu, diyerek fırça atardım ama bu yabancı pek de yabancı kriterlerini karşılamıyor. Bu konuyu iki satır daha uzatmak isterim. Onun gözünde ben gerçek bir yabancı olduğum için beni fark etmemiştir bile. Ama onunla bir şekilde ilgilendiğimin, soğuk suratından bile olsa etkilendiğimin farkında olsaydı, onun gözündeki yabancılığım muhtemelen daha da koyulaşırdı. “Şimdi böyleyse yarın ne olur kim bilir! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” Mümkünü olsa kredi kartımdan da basardım ama bunu yapmak için fazla yabancı. O kadar da değil. Bunu açıklayamazsın.

yetersiz bakiye - makale oku

Şoför bir şeyler söyledi ama ne konuştuklarını anlamadım. Otobüs hareket edince metroya doğru yürüdüğünü gördüm. Muhtemelen gişeye gidiyordu. Birileri kendi kartlarını basmayı teklif etmiş olabilirdi ve muhtemelen akşama da lazım olacağını söyleyip teşekkür etmiştir diye düşündüm. Bu zeka bu kafaya biraz fazla mı ne!

Sürekli Birilerinden Hoşlanmak

Yabancılar! Her zaman yanında yamacında dolaşırlar. Daha önce hiç konuşmadığın hatta tanışmadığın bir insandan hoşlanabilirsin. Birbirlerine benzeyen binlerce insan ki koca bir şehrin kapısına benzerler. Kapının sağından solundan yer yer şehrin ışıkları sızar dışarıya: Yani yaşadıkları, geçmişleri, planları… Varsa sevgileri ve dokunuşları. Dişe dokunur dokunmaz sözcükleri… Ve sen sadece önündeki kapıyı görürsün. Bazı kapılar hiç açılmamalıdır. Hiç tanışmamaları gereken insanlar vardır hayatta. İçeride yalnız kötülük vardır çünkü. Başta alamayabilirsin o kötü kokuları. Kurbanının etini uyuşturan bir fare kimyasalı gibi başını döndürür, sersemletir.

Bazen de kötülük çeker insanı kendine. Bazı kadınların hep kötü adamları seçtiklerini biliriz. Karizmatik ve çekici gelir bu adamlar. Kendilerini güvende hissederler. Çevreye verdikleri imajın ideal baba figürüyle uyuştuğunu sanırlar. Ne var ki sorumsuzdur bu adamlar. Öyle çok arayıp sormaz, bir dediklerini iki etmek şöyle dursun, vakit ayırmadıkları zaman bile tuhaf bir haz verirler. Evet, haz ve heyecan! Kötü adamlar bazen kadının içindeki o kötü kızı ortaya çıkarırlar. Yani çocukluğunda bastırılan şeyleri. Mecnunmuş, Ferhatmış, Keremmiş, yalnız erkekleri etkiler bu tarihi figürler…

kadınlar neden kötü bir erkeğe aşık olur

Bizim otobüsteki mankene gelince… O ne düşünür, ne sever ne sevmez, bilincinde midir tüm bunların? Kitap okur mu? Kaliteli esprilere mi güler, yoksa bir diziyi on defa izleyenlerden midir? Konuşur mu tarihten ve edebiyattan? Dimağında kaç kelime yüklüdür? Kaç sözcükle kurar cümlelerini? Bunların hiçbirinden haberdar değilim. Sadece tanımam gereken biri olduğunu düşündüm o kadar. Kapı güzel göründü gözüme, ben de bir yol açıp bakayım dedim. Bedenimi saran bu mezar ürpertisi tuhaf bir haz vermiş olmalı bana.

Tanış olmanın zorluğunda ne varmış! Bir yolu bulunur elbet. Ama yorgunluk var üzerimizde. Hayal kırıklıkları var. Tuzlu denizlerde çamurlu adalara doğru çok kürek çektik. Ada hala çekici gelse de bir nevi anlam kaybına uğradı. Ödül, anlamını kaybetti hissindeyim! Olsa ne kazanacak, olmasa ne kaybedeceğiz! Kazanmak ile denizin ortasında güneşlenmek, aynı hazza rahimlik ediyorlar artık.

Kısa Makaleler (Kısa Ama İşlevsel)

Uzun Makaleler (Uzun Ama Keyifli)

Sesli Şiir Dinletisi İçin Youtube Kanalımızı Ziyaret Edin

Bir yanıt yazın