Her gün Yeni Bir Bilgi | Yazar Günay Aktürk

Her gün Yeni Bir Bilgi

Her Gün Yeni Bir Bilgi Köleliği Törpüler

Her gün Yeni Bir Bilgi

“Benzemeyeler bir araya gelir ve farklardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışmayla ortaya çıkar.”

Herakleitos

Yeni bir şey öğrenebildin mi bugün? Battal efendinin ayakkabısının içine kaçan çakıl taşının dışında? Ben öğrendim. Mesela şunu öğrendim: “Mandıra ineklerinin kocaman ve yayvan memeleri, insanoğlunun süte ve peynire olan ihtiyacının sonucudur. On binlerce yıl önce mandıra ineği, tazı ya da mısır başağı yoktu.

Yani bu demek oluyor ki bir zamanlar hayvanlar da bitkiler de yabanilerdi. Bazılarını evcilleştirdik. Tabii kısmen şaibeli bir durum! Bir köpek resmen evcilleştirilebilir mi? Onun doğası vahşi yaşama ait. Sadece bize alıştılar ve ısırmıyorlar diye uygar köpekler mi oldular? Şehir köpekleri! Tabii ki evcilleşebilirler. Onların evcilleşmeleri evrimsel bir olaydır ve aslında bunu biz insanlar “yapay seçilim” yoluyla yapıyoruz.

Evcilleştirme ve dahi Ehlileştirme

Evrim Ağacı sitesindeki makalelere ara sıra göz gezdirebilirsiniz. Bu konu hakkında şöyle bir tespiti var: “Evcilleştirme” ile “ehlileştirme” sözcükleri, sık yapılanın aksine, birbirinin yerine kullanılmamalıdır. Evcilleştirme, evrimsel bir süreçtir. Bir türün (örneğin insan), diğer bir türü (örneğin vahşi kurtları) belli özelliklerine göre seçip, sadece o özelliğe sahip olanların çiftleşmesine izin verip, diğerlerinin çiftleşmesine izin vermeyerek (hatta onları aktif olarak öldürerek veya uzaklaştırarak) evrimsel sürece yapay seçilim yoluyla müdahale etmesi sonucu yeni türlerin (örneğin köpeklerin) evrimleşmesi olayıdır.”

Yunanlı felsefeci Herakleitos 2500 yıl önce ne demiş? “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Bir de “ehlileştirme” olayı var. Onun açıklaması da şu şekildedir: “Ehlileştirme ise belli bir hayvanın, insanların bulunduğu ortamlarda kısmen rahat bir şekilde yaşayıp barınabilmesi için davranışsal olarak alıştırılması olayıdır. Hayvan evcil değildir; ancak insanlar arasında yaşayabilecek kadar yetkinliği (ehliyeti) vardır. Ehlileştirme olayında evrim yoktur; öğrenme vardır. Evcilleştirmede ise evrim ve öğrenme bir aradadır. Örneğin yemek verdiğiniz için size yanaşmaktan çekinmeyen bir karga ehlileşmiştir; ancak evcilleşmemiştir.” İmza: Çağrı Mert Bakırcı

Bitkileri de yapay seçilim yoluyla evcilleştirdiğimizden bahsetmiştik. Mesela arpayı, buğdayı, mercimeği, bezelyeyi, nohutu ve baklayı ortalama on bin yıl önce evcilleştirdik. Sıkıysa evcilleşmesinler. Bakın muz hakkında ne söyleniyor: “Bir muzun günümüzde halen yaşayan atasını yemeye kalksanız ya dişinizi kırarsınız ya kusarsınız. Son derece tatsızdır, serttir, etli kısmı yok denecek kadar azdır.” Yediğiniz yiyeceklerin şeceresini çıkartırsanız hepsinin de evcil yiyecekler olduğunu görürsünüz. Artık evcil olduğunu düşündüğünüz köpeğinizi salın bakalım vahşi doğaya…”

Kaynak için tıklayın.

Bütün canlılar çevre şartlarına uyum sağlayarak hayatta kalırlar. Bu uyum binlerce yıl süreceği gibi milyonlarca yıl içinde de olabilir ve bu olduğunda o canlıda köklü değişimler meydana gelir. Biz buna kısaca evrim diyoruz.

Her gün yeni bir bilgi… Bugün başka ne öğrendim? Mesela İskenderiye kütüphanesi. İki bin yıldan eskiye dayanan ve yarım milyonluk bir kitap arşivine sahip olan bu kütüphane artık yok. Bunu biliyoruz. Öğrendiğim şey şu cümlede saklı: “İskenderiye’ye demirleyen yabancı gemiler kaçak eşya için değil, acaba kitap mı kaçırıyorlar diye aranıp taranırlardı.

Daha İlginç Bilgiler

Çok daha önemli bir alıntı yapayım. “Bu kütüphane kasten tahrip edildi. Bu eserlerden yalnızca küçük bir kısmı kalmıştır. Günümüze kalan bu bölük pörçük parçalar bile insan zihnini uyarıcı ne denli zengin bilgiler taşıyor bir bilseniz… Örneğin, İskenderiye Kütüphanesinin raflarından birinde bulunduğunu bildiğimiz Sisamlı astronomi bilgini Aristarkhos‘un kitabında, dünyamızın gezegenlerden bir tanesi olduğuna ve o gezegenler gibi güneşin etrafında döndüğüne ve yıldızların çok uzaklarda olduğuna değiniliyordu. Bu ifadelerin hepsi de doğru olduğu halde, sözü edilen gerçeklerin yeniden bulunması için iki bin yıl beklemek zorunda kalınmış oldu.” Kaynak isterseniz Carl Sagan’ın Kosmos kitabına bakabilirsiniz.

Peki, tüm bu bilgiler ne işimize yarayacak? Bu soru inanılmaz hatalı bir soru. Ama yine de soruyorsanız, Abraham Flexner’ın Faydasız Bilginin Faydası kitabını öneririm.

Biz bugün Nasa’ya Astrofizikçi göndereceğimiz zaman da aynı şeyden bahsediyoruz. “Git ve bize bilim yap, teknoloji üret.” “Yaptığın bu icat ne işimize yarayacak?” Gibi gibi. Gerçi bilim yaparak teknoloji üretebilmek için önce altyapısını oluşturmak gerek. Mesela Bilim ve Teknoloji bakanlığı! Kulağa ne kadar da güzel geliyor. Tabii kolay iş değil. Önce biyoloji derslerinde evrim kuramına konulan yasağın kaldırılması gerek. Yüzlerce sorundan yalnızca biri. Kul yetiştirilmeye çalışılan bir ülkede Bilim ve Teknoloji bakanlığı mı?

İşte tam da bu işe yarayacak her gün yeni bir şey öğrenmek. Bilimsel bilgilerle zeki türler yaratacağız. Düşünen ve sorgulayan bir halk. Arz talep meselesinden bahsediyorum. Halkın artık boş sözlere kanmadığı, bilim dışı bilgileri tasvip etmediği bir gün gelecek. Ya da gelmeyecek. Fakat ne demiş Yunanlı felsefeci Herakleitos: “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız. Çünkü sonradan akan su ilk akan sudan farklıdır.” Her ne kadar evrimi tanımlayan bir söz olsa da insan toplumlarına da uygulanabilir. Bilimin ışığı ile aydınlanmış olan gelecek nesiller, eski nesillerden farklı davranacaklardır. Tüm çabamız bu. Bu yüzden her gün yeni bir bilgi edinmelisiniz. Hatta daha fazlasını…

Günay Aktürk

Bir yanıt yazın