Boğacaksınız Kadını Yahu | Yazar Günay Aktürk

Boğacaksınız Kadını Yahu

Kısa Ama Derin | Aşırı Ve Anlamlı

Kısa yazılar! Evet, birazcık boydan kısa olabilir. Olsun, manası uzun! Derin ve iç gıdıklayıcı… Biz buna kısaca etkileyici mavallar da diyebiliriz.

Bu sayfada yer alan kısa makaleler

1- Arkamı Sana Yaslıyorum
2- Boğacaksınız Kadını Yahu
3- Kötü Bir Yazgı
4- Hiç Mi Sevilmemiş
5- Tolstoy’un Elması

Arkamı Sana Yaslıyorum

arkamı sana yaslıyorum makale

Aman ha, arkamı sana yaslıyorum, cüzdanı yoklayayım deme. Ha dersen ki bu başına gelebilecek en iyi şey olur, o başka. Esprili insan evladını severim. Yapacağı şeyi önceden sızdırmaz. O zaman yasla sırtını sırtıma. Yine de haberin olsun, arkadan iş çevirenleri sevmem. İste verelim birader. Yani cüzdanı. Yahu seninle uğraşmaktan düşmanı gözleyemez olduk! Ne de olsa uzun yıllar iş çevirmişler arkamızdan. Şimdi dolu görünce insan huylanıyor.

Dostluk da bu değil midir zaten? Güven denilen imdat halatı, sevginin de dostluğun da mimarıdır. Hakkım var güzel bağladım meseleyi. Yoksa sonu şerre yanaşıyordu. Öyle pis pis yanaşan şeylerden zeval gelir. Şimdi asıl soruyu sorma zamanı: ya senin sırtın sağlam mı?

 

Günay Aktürk

Boğacaksınız Kadını Yahu

Boğacaksınız kadını

Açılın bakalım, bırakın da rahat nefes alsın kadıncağız. Sevmez öyle bulaşıkvari işleri. Duyguları henüz toy, fazla sevgi şımartmaz belki ama soğutabilir. Vantilatör planını harekete geçirmek lazım. Hay Allah! Boğacaksınız kadını yahu! Geri çekilin dedik. Yani size de pes bayım! Durup dururken nereden çıktı bu ilk yardım uzmanlığı! İlle de ille sunni solunum mu yapmanız gerek?

Çayıra çıksın biraz, kendine gelir. Otlamasa da çimen kokusu kendine getirir onu. Çoktandır dışarı çıkmadı ya, ihtiyacı var. Ama durun bir dakika! Asıl patlayacak olan siz değil misiniz bayım? Ne bu deli haller böyle? Neydi o söz? “Aklı tarafından terk edilmiş olmak koymaz adama. Akıl, alışkanlığa çevirmesiyse kaçılığını!” Aa kızmaya başlıyorum ama geri çekilin biraz!

 

Günay Aktürk

Kötü Bir Yazgı

kötü bir yazgı

Kötü bir yazgı. Evet, anlıyorum. Her şey arap saçına dönmüş. Elimi atsam elim kurur. Hani nerede ellerin, kolların nerede? Belli ki ruhun epeyce ecel teri dökmüş, savrulmuş hayallerin. Yetişmen gereken menzilin on mil daha gerisindesin. Dağınık bir hangar gibisin anlıyorum. Fakat işe iyi yönünden bakmalısın. Yapacak çok işin var daha. Belki yıllarca oyalanacaksın bununla. Onu al buraya koy, o düşü kaldır bu sevinci parlat, olmadı yeni bir hangara taşın. Hayatında senin gibi sorunları olmayan insanlar senden daha kötü durumdalar. Ne heyecan, ne bir yenilik ne de bir milimlik ilerleme…

Dereden akan sular hep aynı damlacıklardan oluşuyor. Ruhu sarsıntı görmeyenlerin zihinleri ne kadar da acınası… Vur kaşığı kafasına, sonsuz bir boşlukta çınlasın dursun… Her şeyin yolunda olması, yıllardır hep aynı yerde duruyor olduğuna delalet. Durmak debelenmek demek. Çamura batmış bir araba gibi. Öyleyse haydi, ilerleyelim biz…

 

Günay Aktürk

Hiç Mi Sevilmemiş

hiç sevilmemiş

Üç şairi emziren kadına katılıyorum. Anlatmalı. Dinlemeli. Herkes anlatmak istemez. Herkes dinlemek istemez. Özel olduğuna inandığın kişiye açarsın çeneni. Yalnız onun hizmetine verirsin kulaklarını. Her şeyde ortak olmak faydalıdır. “Sende yara varsa ben de merhem fabrikatörüyüm!” Herkes herkese sığınmaz. Herkes de açmaz barınağını bir başkasına. Bu iş böyle olduktan sonra nerede soluklanacak hiç sevilmemiş olanlar?

 

Günay Aktürk

Tolstoy'un Elması

tolstoy ve elma

Çünkü artık ağacın elmaya, elmanın da ağaca ihtiyacı kalmamıştır. Ağaç, elma yeterince olgunlaştığı için besin takviyesini keser. Elma da: “Lanet gelsin senin besinine!” diyerekten kendini bırakıverir aşağıya.

Elma olgunlaşmadan da düşebilir. Bunu belirleyen şey elmanın gelişim sürecindeki aksaklıklar olabileceği gibi, çevre şartları da olabilir.

Aslında birbiri ardına gelen olaylar belirler bunu. Sebep, sonucun maktülüdür.

Belki meyvelikte ölümcül bir salgın vardır. Belki don vurmuştur. Belki birileri meyveliği yok etmek istiyordur. Kim bilir…

 

Günay Aktürk

Bir yanıt yazın