Böyle Kahpelenme Ankara | Yazar Günay Aktürk

Böyle Kahpelenme Ankara

Yüreğimin Gri Kampüsü Ankara

böyle kahpelenme ankara

Ankara… Hani diyorum ki ara sıra ısıtıversen olmaz mı? Eşe dosta karşı bunca nam salmasan ayazınla. Gri gözlerini bahar yeşiline boyayabilsen…

Çubuk dolaylarında padişahı kıstıran Topal Timur gibi başlatmasan ikide bir fetret devrini. Memur kenti rivayetine aldanıp da her maaş gününde işçi sınıfına karşı kahpelenmesen böyle…

Resmiyetin bile düşman soysuzluğundan. Ülke işgal edilmese Başkent madalyasına bile tenezzül etmeyecektin.

Üstelik daha denizin bile yok. Göl diplerinde balçık vaat ediyorsun. Ne bakışların İstanbul kadar kudretli, ne de İzmir denginde çiçeklendiği var dağlarının. Anca büyük baş beslenir çiftliklerinde!

Bütün ahbaplıklarım topraklarının dışında. Tüm sevgililiklerim bu şehrin yabancılarından. Anıtkabir, Ankara Kalesi, Meclis ve birkaç da müze… Bitti, bu kadar. Dönebilirsiniz artık şehirlerinize!

Bu kent tıpatıp ölüler şehrini andırıyor. Eh, birkaç canlı cesetle sevişmişliğimiz yok değil! Yine de ruhu bozuk bir yaşam ünitesine benziyorsun! Çekip gideceğim ya, sonunda beni de benzettin kendine. Sonbahar yapraklarına aşık olmuşuz. Sabahları şöyle bir titreme gelmezse, kahvemiz hepten zehir zıkkım. Hani demiş ya şair bir dizeside: “İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer…

Günay Aktürk

Bir yanıt yazın