Aşkın En Güzel Tanımı Nedir | Yazar Günay Aktürk

Aşkın En Güzel Tanımı Nedir

Sana Göre Aşk Nedir?

Aşkın en güzel tanımı nedir? Tatlı bir suyun giderek kaynaması mı? Yoksa derisine kadar pişen bir et yanığı mı? Kanatları yolunmuş bir akbabanın rüya aleminde uçması mı?

İdeal aşk, olgunluk çağında iki yırtıcının aynı göletten su içmesi olabilir. Bana öyle gösterir yüzünü. Ama sadece gösterir! Kendini bir türlü sunmaz. Halbuki sancılı bir deri yüzülmesi olmuştur payımıza düşen. Çoğumuz sadece o yüzüne aşinadır.

Ama hep acıyla mı beslenir aşıklar? İki sevgili düşünün. Öyle bir hâl ki ikisinin de etinde sırtlan pençesi! İyileşmiş yarada kim bilir kaç diş ısırığı var!

aşkın en güzel tanımı nedir - günay Aktürk

Buna olgunluk diyorum. Toy çağındaki aşık, acemi bir kemancıya benzer. Yanıp tutuşur çalayım diye ama becerisi kulak tırmalar. Onlarca yıl sürer ustalık makamına erişmek. Aşk da kendi diyarında benzer bir ustalık gerektirir. Yani yanmaların erbabı olur bilmem kaç yılın sonunda. Artık insan gibi sevmek için pek de çaba harcamaz. Notalara bakmadan çalan hocalar gibi aşık da bir deneyimin üstadıdır. Kime ait olduğu pek de bilinmeyen şu sözü akıldan çıkarmamalı: “Biz, tekrar tekrar yaptığımız şeyleriz, demek ki mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.

Aşka varınca kanadı kim arar?

Aşkın en güzel tanımı belki de çoktan yapılmıştır. Sadi Şirazi şöyle der: “Aşka uçarsan kanatların yanar.Mevlana yanıt verir: “Aşka uçmazsan kanat neye yarar?” Sonra Yunus Emre çıkıp der ki: “Aşka varınca kanadı kim arar?

Yine de tatmin etmez beni bu tanımlar. Aşkın bütün özellikleri bu kadar mı, diye sorasım gelir! Belki de bunlar yolculuğun yalnızca kısmi tanımlarıydı. Kanadın başına gelenler, bu devasa duygunun dışavurumları olabilirdi.

gerçek anlamda aşk nedir - günay Aktürk

Bence tutkuyla bağlanmak kolaydır. Efendinin önünde diz çök. Zincirini sürü.Belki bir gün” diyerek hiçbir şey yapmadan sadece bekle! Kâbeyi kalp gözüyle tavah eden hacılar gibi, cennete girecekleri günü bekliyor aşıklar. Oysa ben iki kişilik olandan yanayım. Yalnız çevresini dolaşmak yerine, bir çivi çakabilmek!

Gerçek aşk nedir? Şimdiki halimden daha genç olduğum dönemlerde şunu yazmıştım: “Aşk sadık bir köpek gibidir. Aklına geldikçe kovarsın, kovdukça gelir dayanır kapına.” Kanat misali yine bir yolculuk hikayesi. Artık bir şeye iyice ikna oldum dostlarım. Aslında biz sadece aşk acısı çektik ama asla doya doya yaşayamadık!

Şimdi nereye açılacağı pek de belli olmayan bir kapı eşiğindeyim. Gerçek anlamda aşk nedir diye soruluyor ya hani! Ya kim yanıtlayacak aşksızlığın tanımını? İçimden çıkıp giden bir şeyler var. Tatlı bir suyun giderek kaynamasıdır, demiştim kendi çapımda aşk felsefesi yaparken. Yıllar sonra her şey tersine döndü. Su ılıyıp soğudu. Ve umursamadı köpek sahipsiz kalışını. Tutkunun mumları eridi ve söndü. İçimde yalnız demirden şamdanlar kaldı! Atla gir içeriye, sanırsın ki terk edilmiş odalar. Ocağı yak, kahveyi koy, geceyi bende geçir. Yine de karşılaşmayız seninle.

Yüzünü Görmesem Alışmam An Meselesi Yokluğuna!

Aşk dediğin yedi yıl mı ne! Giderek uzaklaşan çocukluk gibi, sanki biraz da kaybediyor saflığını. Ama hiç hissedilmemiş gibi de değil. Bir başkasıyla temas kurulduğu anda geri geliyor o coşku. Lakin yüzünü görmesem alışmam an meselesi yokluğuna. Tabii ya! Aşk da bir rutin en nihayetinde. Tekrarı uzadı mı sıradanlaşıyor!

aşk felsefesi ve aşkın özellikleri - günay aktürk

Biraz da kendi derdimize yanalım. Aşk da ılır, keman da kırılır. Bir gün sadece büyüdüğünle kalırsın. Artık bu ustalıkla ne yapacağını bilemezsin. Çivi olmayınca çekiç neye yarar? Ha etini bulamamış bakımlı tırnak, ha toprağı kurtlu görkemli bir ağaç kökü!

Dur, çevre şartlarından önce yokluğunu yeniden tartmamız gerek. Biliyor musun, meğer hayalin olmadan da mümkün oluyormuş mastürbasyon! Geçen gün sıkılıp bıraktım. Oysa ne hayaller ne hayaller! Sen o kadar talim yap, cepheye varamadan savaş bitiversin. Hayatın kısa özeti, anca düşman sızması! Artık havaya bile sıkasın gelmiyor.

Kuru otlarımın çıngısı değilsin artık. Bunu büyük bir hayal kırıklığıyla fark ettim. Oysa sana sevdalanırken, bunun son nefesime kadar devam edeceğini ummuştum. Sonlunun içinde sonsuzluğu vaat eden bir tutku! Artık son şeklini almış bir heykeli düşün. Heykeltıraşın vay haline! Yeni bir yapıta başlaması gerekecek!

Aşkın da Türlü Biçimleri Vardır

Belki de yanılıyorum. Henüz süreç tamamlanmadı. Belki de aşkın en güzel tanımı sensindir. Senden uzaklaştıkça her şey sadeleşiyor ama belki de aşkın özü sadeliktir. Henüz çökmemiş bir çayın ağızda bıraktığı acı bir tat gibi, çaycıya duyulan öfkenin sona ermesi için aşk da demini almalı belki de.

İdeal aşk nedir - günay aktürk

Aşkın en güzel tanımı neye göre yapılacak? Madem kanat yanar, aşık buharlaşır, melodi bir ritim tutar kulakta, öyleyse aşk da bir sevme biçimi olmalı! Sevmenin türlü biçimleri var öyleyse. En rezil biçimleri de var, en asil biçimleri de. Hepsi aşka dahil. İçlerinden kötü ve ölümcül olanlarını, aşkın yan etkileri olarak görebiliriz. Çünkü o kadar güçlü bir duygudur ki bu, beynimizin ilkel kısmı tarafından idare edilir. Çünkü ele geçirme, üreme ve zevk ihtimalleri vardır. Böyle bir güç aşığı zehirler mi? Yok edebilir mi sevdiği şeyi?

Aşk, onu bir katile mi yoksa asil bir aşığa mı çevirecek, pek çok etken tarafından belirlenir bu. Kişinin evrensel görüşü, dünyaya bakışı, çocukluktan bu yana gelen kadın algısı, duygusal derinliği, okuma alışkanlığı ve birikimi, en önemlisi de sanatsal zekasının ne kadar gelişmiş olduğu. İlkel beyni üzerinde ne derece hakim olacağını belirleyen şey, sanatsal yeteneğinin ne kadar gelişmiş olduğudur. Önce korteks denilen “düşünen beyin” gelişmeli. O ise okuma, düşünme ve empati yeteneğinin gelişmesiyle gelişir. Bu sayede beynin ilkel ve düşünen kısımları arasındaki bağlar sıklaşır. Bizi bir çalı dibine işemekten men eden şey de budur!

Kısaca güçlü bir kabiliyeti şart koşar aşk dediğin: acı ve umutsuzlukla başa çıkabilme kabiliyeti. O zaman her şey güzelleşir. Belki umduğunu alamaz. Ama zaten aşkta hiçbir şey vaat edilmemiştir. Belki ona zorla sahip olmayı denemek isteyebilirsiniz! Ama zevk, aşkın çok küçük bir bölümüdür ve kısa sürede buhar olup çıkar. ve en nihayetinde ortada aşk diye bir şey de kalmaz.

Peki Ya Aşkın En Güzel Tanımı Nedir

Bana göre de aşkın en güzel tanımı elbette mevcut. Yıllar önce üç arkadaş şimdi hatırlayamadığım bir köprünün altında yürüyorduk. Gece yarısına yakın bir saatti. Bedirhan ve Nazlıcan misali. Gecenin sessizliğini bozan topuklu ayakkabıların sesi hala kulaklarımda. Kısacık boyu ve devasa anlamıyla koluma girmişti yürürken.

On yılı geçmiş olmalı. Şimdi sorsam muhtemelen hatırlamaz. Bana aşık olduğu ya da benden etkilendiği için yapmadı bunu. Çok yakındık. Çok samimiydik. Hâlâ da öyleyiz. O ve ona benzer gecelerimiz çok oldu. Bir adım ötesi olmayan ve birkaç şehvetli aşka davet teşebbüsü dışında asla talep edilmeyen bir tutku hali.

Kimi geceler aşkın doğası ve anlamı nedir diye düşündüğüm anda, şöyle bir ses yankılanıyor derinlerimden: Fazla kurcalanacak yanı yok. Aşk, akılda kalan lezzetten başka bir şey değil!

Günay Aktürk

Gitmeden Bunlara da Bakabilirsiniz

Kısa Makaleler (Kısa Ama İşlevsel)

Uzun Makaleler (Uzun Ama Keyifli)

Bir yanıt yazın